Allah O’nun eli ile Konstantiniyye’i
fethedecektir. .
Naim
b. Hammad, Cafer’den tahric etti:
Hz. Mehdi ordusunu her tarafa gönderir.
Zulüm ve zalimlerin hepsini yok eder.
Beldeler onun emrine girer. Allah teala
O’nun elindeki Konstantiniyye’nin fethini
müyesser kılar.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il
Ahir Zaman 56
Allah
Konstantiniyye’yi çok sevdiği dostlarının
ehline fethedecek
Kıyamet Alametleri, 181
…Muhtelif
ülkelerden birçok alim, birbirlerinden
habersiz şekilde Mehdi’yi aramak üzere
yollara çıkacak ve herbirisine 310 kadar
insan refakat edecek. Sonunda hepsi
de Mekke’de buluşurlar ve birbirlerine,
buraya ne için geldiklerini sorduklarında
hepsi de:
“Bu fitneyi önleyecek ve Konstantiniyye’yi
fethedecek olan Mehdi’yi arıyoruz, çünkü
biz onun babasının, anasının ve ordusunun
isimlerini öğrendik. Şeklinde cevap
verdiler.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il
Ahir Zaman 52
El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il
Muntazar, 42
Kıyamet Alametleri, 169
Ebu
Hüseyin Ahmed bin Cafer-el Münadi “Kitab-ul
Melahim”inde Ebu Hureyre’den tahric
etti:
Doğruyu, yanlışı ayırd eden, aldatmayan
çalmayan ve dinine bağlı emiriniz Konstantiniyye’yi
fethedecektir.
Mehdilik ve Imamiye , 196
Mehdi
Konstantiniyye ve Deylem dağını fethedecektir.
El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il
Muntazar, 27
İbni
Mace, Ebu Hureyre’den (r.a.) rivayet
etmiştir:
Dünyadan hiçbir zaman kalmayıp ancak
tek bir gün kalsa bile o günde benim
ailemden bir zatın Deylem dağına
(yahut eyaletine) ve Konstantiniyye
şehrine sahip olması için Allah (c.c.)
muhakkak o günü uzatacaktır.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il
Ahir Zaman ,74
Ölüm-Kıyamet -Ahiret ve Ahirzaman Alametler,
440
Mehdi
Konstantiniyye’nin fethi sırasında sabah
namazı için abdest alırken bir bayrak
dikecek, deniz ikiye ayrılarak su kendiliğinden
uzaklaşacak ve açılan yolu takibeden
Hz.Mehdi karşı kıyıya geçecektir.
Kıyamet Alametleri, 181
El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il
Muntazar, 57
Allah
Konstantiniyye’yi çok sevdiği dostlarının
ehline fethedecek
Kıyamet Alametleri, 181
Hz.
İbni Amr’dan (r.a.) rivayet edilmiştir:
Peygamberimiz (s.a.v) buyurdu ki: Ey
Ümmet! Altı şey vardır ki; onlar olmadan
kıyamet kopmaz… (altıncısı) medinenin
fethi.
-Denildi ki : Hangi medine? (Hangi şehir?)
-Buyurdu ki: Konstantiniyye.
(*) Bu Konstantiniyye’nin Mehdi tarafindan
yapılacak fethidir.
Kıyamet Alametleri , 204
Ramuz-el Ehadis, 296
Hatip,
Müttefek ve Müfterek’inde Ebu Hureyre’den
tahric ettiler:
Rumlar benim soyumdan ve ismi ismime
uygun bir vali (Mehdi) ye gadr ettikten
sonra Amik denilen yerde sizinle savaşacaklardır.
Burada müslümanların üçte biri öldürülür.
Üçüncü gün ise savaş Rumlar aleyhine
döner. Müslümanlar böylece savaşa devam
ederler ve Konstantiniyye’yi fetheder
ve oradaki malları taksim ederler. Tam
bu sırada “Deccal sizin evinize girmiş
ve çocuklarınızı esir almıştır” şeklinde
bir ses duyacaklardır.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il
Ahir Zaman 73
(Mehdi)
Rumlarla 3 gün savaşacak 3. gün galibiyet
onun olacak. Konstantiniyye fetholana
kadar savaşa devam edecektir.
El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il
Muntazar, 29
Mehdi çetin bir harple Rumla savaşacaktır, Konstantiniyye’yi
fethedecektir.
Rumlar
A’mak veya Dabik denilen yerlere inmedikçe
kıyamet kopmaz. O vakit medine (şehir)
den yeryüzü halkının en hayırlılarından
bir ordu Rumlara karşı çıkar. Rumlar
müslümanlara : “Bizimle, bizden esir
olanlar arasını boşaltınız da onlarla
harp edelim.” deyince Müslümanlar da
“-Hayır asla boşaltmayız, size yol vermeyiz”
diye cevap verirler. Akabinde iki ordu
büyük bir savaş yaparlar. Sonunda islam
ordusunun; üçte biri bozularak kaçar
ki Allah onlara ebediyen tevbe ilham
etmez, üçte biri şehit olur. Onlar Allah
nezdinde şehitlerin en faziletlisidirler.
Üçte biride düşmanı bozguna uğratıp
fethe devam eder ve hiçbir zaman fitneye
düşmezler. İşte bu muzaffer ordu Konstantiniyye’yi
fetheder.
Ölüm-Kıyamet -Ahiret ve Ahirzaman Alametler,
443
İbni
Cerir tefsirinde Sudiy’den tahric etti:
Allah-u Teala’nin “Onların dünyadaki
zilleti, Mehdi’nin çıkıp Konstantiniyye’yi
fethetmesi ve Rumları yenmesidir.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il
Ahir Zaman, 76
Amr
b. Avf’dan (r.a.) rivayet edilmiştir.
Siz muhakkak Benü’l-Asfar ile savaşacaksınız.
Sizden sonra gelenler de onlarla savaşacaklar.
Nihayet Allah yolunda hiçbir kınayanın
kınamasından korkmayan seçkin müslümanlar
onlarla savaşa çıkacaklar ve tesbihler
ve tekbirlerle Konstantiniyye’yi fethedecekler.
Sünen-i Ibni-i Mace, 10/359
Konstantiniyye’ye Neresidir?
Konstantiniyye şehrini
bir kısım raviler kendi içtihatlarına binaen, Roma olarak
anlamışlarsa da hadis-i şeriflerde Konstantiniyye’nin bugünkü
Roma şehri olduğuna dair açık bir ifade yoktur. Aksine deliller
Konstantiniyye’nin İstanbul şehri olduğunu göstermektedir.
Konstanniyye : İslam
dünyasında İstanbul şehri için kullanılmış isimlerden biri.
Büyük Lugat, TÜRDAV
İstanbul tarih boyunca
çeşitli adlarla anılmıştır. En eski bilinen adi Bizantion’dur.
196 yılında imparator Septimus’un oğlu Antonius’un izafeten
Antoninia şeklini almış, fakat 330 yılında imparatorluk
merkezi Roma’dan buraya nakledilince, şehre İkinci Roma
adı verilmiştir. V. Yüzyılda bu ad Yeni Roma olarak değiştirilmiştir.
Fakat sonraları o zamana kadar halkın kullandığı Konstantinopolis=Konstantin
şehri, genellikle kabul edilmiştir. Cumhuriyet Ansiklopedisi
Bu şehir (Bugünkü İstanbul)
IV. yüzyıldan itibaren buradaki imparatorun adına izafeten
Constantinopolis adını aldı. Meydan Larousse
325’te Roma imparatoru
olan Constantinus’dan sonra bu kent onun ismi ile anılmaya
başlandı. Gelisim Hachette Ansiklopedisi
İmparator Constantin
eski Bizans’ı kendi adıyla anılmaya başlayan yeni bir başkent
yapmıştır. Dünya Tarihi ve Çag. Uyg. Ansk.
Bir kısım rivayetler
ise Roma ve Konstantiniyye (İstanbul) ‘yi doğru bir şekilde
ayrı şehirler olarak ele almışlardır.
Mehdi
maiyetindeki kuvvetlerle birlikte Roma’yı
Konstantiniyye’yi ve Altın kiliseyi
fethetmek için yola çıkar.
Ölüm-Kıyamet -Ahiret ve Ahirzaman Alametler,
441
Ayrıca başka rivayetlerden de Konstantiniyye’nin
İstanbul şehrine işaret ettiğini anlamaktayız. Bu şehir
deniz sahilinde ve bir haliç üzerinde kurulmuştur.
Bu
ordunun hareket etmesi ve gönderilmesi,
Magrib dağındaki Masine denilen mevkideki
deniz sahilinden olacaktır.
Ölüm-Kıyamet -Ahiret ve Ahirzaman Alametler,
439
“Ikdid-dürer”isimli
eserde söyle geçer:
Konstantiniyye’nin yedi suru vardır. O
Rum denizine dökülen Haliç üzerinde kurulmuştur.
Denizi Rum illerine ve Endülüs’e doğru
uzanır gider.
Kıyamet Alametleri, 181
Rumiyye
Neresidir ?
Hz. Mehdi (a.r.) ve ashabının
fethedeceği yer bazı rivayetlerde Konstantiniyye, bazı rivayetlerde
de Rumistan olarak geçmektedir.
Huzeyfe
b. Yemani Mehdi kıssası ve Rumiyye’nin
fethi hakkında Resulullah ‘dan (s.a.v.)
rivayet etti.
Mehdi’nin askerleri 4 tekbir getirdiği
zaman Rumiyye’nin duvarları yerle bir
olacaktır…
El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il
Muntazar, 74
Hz.Mehdi
Rumistan’ı 4 tekbirle fethedecek…
(Mehdi) Rum kalelerini ve Rumistan’ı
tekbirlerle fethedecektir.
…Hz. Mehdi ve ordusu içinde Yüzbaşı
çarşının ve her bir çarşıda yüzbin esnafin
bulunduğu Rumistan beldesine gelir.
El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il
Muntazar, 35-46-36
Rumistan olarak adlandırılan bu şehrin
neresi olduğunu İbn-i Hacer-i Mekki şöyle izah ediyor.
Tarihçiler
Rumistan olarak isimlendirilen bu beldeyi
dünya üzerindeki hiçbir şehirde bulunmayan
bir takım hususlarla vasıflandırıyorlar.
Bu özelliklere en yakın olan da Konstantiniyye’dir.
El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il
Muntazar, 31
Görüldüğü gibi Rumistan
ve Konstantiniyye aynı şehre verilen farklı isimlerdir,
her ikisi de İstanbul’dur.
Kur’an-ı Kerim’de mübarek
beldelerden ve memleketin ana merkezlerine , yani baş şehirlerine
gönderilen elçilerden bahsedilmektedir:
28/59-
Senin Rabbin, 'ana yerleşim merkezlerine'
onlara ayetlerimizi okuyan bir elçi
göndermedikçe şehirleri yıkıma uğratıcı
değildir. Ve biz, halkı zulmeden şehirlerden
başkasını da yıkıma uğratıcı değiliz.
Türk
Milleti ve 700-1400 Yılları
Tarihin seyri içinde 700 yılı ve onun katları olan yıllar,
Türkler için çok önemli hadiselerin baslangıç yılları olmuştur.
Mesela;
Oguz Han’ın
ortaya çıkışı
: Hicretten
1400 yıl önce
Türklerin
Çin’i istilası
: Hicretten
700 yıl önce
Selçukluların
Müslüman olması
: Hicretten
350 yıl önce
Selçukluların
hüküm sürmesi
: Hicretten
350 yıl önce
Osmanlı
Devletinin kuruluşu
: Hicretten
700 yıl önce
İşari
manada ayet meali:
15/87-
Andolsun, sana çiftlerden yediyi ve
büyük Kur’an-ı verdik.
İlk büyük kıyamet alameti
sayılan Mehdi hazretleri, Bediüzzaman ve Suyuti gibi kıymetli
alimlerin izah ettiği gibi Hicri 1400 (Miladi: 1979-80)
yılında çıkacaktır, dolayısıyla Mehdi ve onun önderliğinde
İslam’ın dünya hakimiyetine ilk adım bu yıllarda atılmış
olacaktır.
Mehdi’nin 1400’de çıkması,
ilk ordusunu Türklerden kurması yine bu orduyu Türklere
yollayarak (*) Konstantiniyye’yi (bugünkü İstanbul) manen
fethetmesi, yukarıda söylediğimiz meseleye daha ayrı bir
anlam kazandırmaktadır.
(*) (Bakınız, Kitab-ül Burhan
Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman 42.50.72 sahifeler)
. Mehdi'nin
Zuhur Ettiğinde Tanınması.
İbni
Ebu Seybe, Asim b. Ömer Beceli’den tahric
etti.
Bir adam (Mehdi) semadan ismiyle mutlaka
çagırılacak ve delil onu inkar etmeyecek,
zelil ona mani olmayacaktır.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il
Ahir Zaman, 52
Asim
b. Amr Beceli’den rivayet edilmiştir
:
Gökten bir ses gelecek, onu ne delil
inkar edecek ve ne de delil olmaktan
o alıkonacak.
Kıyamet Alametleri, 200
Onun
ismiyle semadan nida olunacak ve hiç
kimse onun Mehdiliğini inkar etmeyecektir.
El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il
Muntazar, 47
.
Bir tevili şudur ki:
Hz. Mehdi (a.r.) tam manasıyla zuhur ettiğinde, Resulullah
(s.a.v.) efendimizin bildirdiği şekil ve sureti, mücadelesi,
ordusu, fethedeceği yerler… ile ilgili bütün hadis-i şeriflerle
uygunluk gösterecek, bu konuda şüphe ve tereddüt olmayacaktır.
Herkes tam kanaat getirerek onun Mehdi’liğini tasdik edecektir.
Mehdi'nin
Çıkışının İlanı
Semadan
zuhur eden bir el ve “Emiriniz Mehdi’dir”
şeklinde bir nida duyuluncaya kadar
tefrika ve ihtilaflar devam edecektir.
El-Kavlu’l Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar,
55
O günün
alameti : Semadan bir el uzanacak ve
insanlar ona bakacak ve göreceklerdir.
El-Kavlu’l Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar,
55
Esma
binti Umeys’ten (r.a.) rivayet edilmiştir
:
O günün alameti semada uzatılmış ve
insanların kendisine bakıp durduğu bir
el’dir.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il
Ahir Zaman, 69
Hadis-i şerifte geçen “el” keyfiyeti
bilinmeyen bir gücü remzediyor. Hz. Allah’ın c.c. el(yed)inden
Kur’an-ı Kerim’de bahis var ve bu el’in bizim bildiğimiz
manada bir el olmadığını biliyoruz.
48/10-
Şüphesiz sana biat edenler, ancak Allah'a
biat etmişlerdir. Allah'in eli, onların
ellerinin üzerindedir. Şu halde, kim
ahdini bozarsa, artık o, ancak kendi
aleyhine ahdini bozmus olur. Kim de
Allah'a verdiği ahdine vefa gösterirse,
artık O da, ona büyük bir ecir verecektir.
Bu ayette bahsedilen “el” (Allah’in eli);
3/7-
Sana Kitabı indiren O'dur. O'ndan, Kitabın
anası (temeli) olan bir kısım ayetler
muhkem'dir; diğerleri ise müteşabihtir.
Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne
çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak
için ondan müteşabih olanına uyarlar.
Oysa onun tevilini Allah'tan başkası
bilmez. İlimde derinleşenler ise: "Biz
ona inandık, tümü Rabbimizin katındandır"
derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası
öğüt alıp-düşünmez.
Ayetinde bahsedilen müteşabih
ayetlerden bir tanesidir. Allah’ın Kudreti, tasarrufu manasına
gelmektedir. Aynı şekilde yukarıdaki hadislerde bahsedilen
“el” de bunun gibi farklı manada müteşabih bir ifadedir.
Allahualem Semadan yayılan televizyon yayınına
ait dalgalar bir nevi el gibi bir gücü oluşturuyor. Bu el
hemen her eve uzanıyor ve herkes tarafindan görülebiliyor.
“…İnsanlar ona bakacak ve göreceklerdir.” Cümlesi de bu
hususa işaret ediyor. Bu konuda diğer rivayetler de şöyledir
:
Semadan
bir ses onu ismiyle çağıracak ve doğuda,
batıda hatta uykuda olan bile bu sesi
duyacak ve uyanacaktır.
El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il
Muntazar, 56
Onun
ismiyle semadan nida olunacak ve hiç
kimse onun Mehdi’liğini inkar edemeyecektir.
El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il
Muntazar, 49
Bir
adam semadan ismiyle mutlaka çağrılacak
ve delil onu inkar etmeyecek, zelil
ona mani olmayacaktır.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il
Ahir Zaman, 52
.
İlk hadis “…İnsanlar ona bakacak ve göreceklerdir” ifadesi
ile televizyon yayınına dikkat çekileceği gibi bu hadiste
de “Semadan bir ses onu ismiyle çağıracak…” ifadesiyle aynı
zamanda radyolardan da yayınlanabilen sesli bir neşriyata
dikkat çekmektedir. (Allahualem) Ve yine semadan Mehdi’yi
çağıracak bu ses hem doğuda hem batıda dünyanın her tarafinda
duyuluyor, bu sesi her kavim kendi lisanında işitiyor.
İkdid-Durer’de
der ki: Bu ses bütün yeryüzüne yayılacaktır,
her kavim kendi dilinden duyacaktır.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il
Ahir Zaman 51
Kıyamet Alametleri, 201
Semadan,
arz ehline samil olan bir ses ki, herkes
bunu kendi lisanında işitir.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il
Ahir Zaman 37
Rivayetlerden anlaşılıyor
ki Hz. Mehdi (a.r.) zuhur ettiğinde, radyo ve televizyon
gibi haberleşme vasıtaları ile doğu-batı bütün dünyaya ilan
edilecek ve her millet bu sesi kendi diline çevirerek işitecektir.
(Allahualem)
Bediüzzaman Said Nursi (a.r.) hazretleri de
aynı manada Deccal’in çıkışı hakkında şunları söylemektedir.
Rivayette
var ki: Deccal çıktığı gün bütün dünya
işitir…
Allahu a’lem, bu rivayetler tamamen
sahih olmak şartıyla te’villeri şudur:
Bu rivayetler mu’cizane haber verir
ki:
“Deccal zamanında vasıta-i muhabere
(haberleşme vasıtaları) … O derece terakki
edecek ki, bir hadise bir günde umum
dünyada işitilecek. Radyo ile bağırır,
şark-garb işitir ve umum ceridelerinde
(gazetelerde) okunacak…diye zuhurundan
on asır evvel telgraf, telefon, radyodan
.. mu’cizane haber verir.
Sualar, 496
Bu konuya işaret eden diğer hadis-i şerifler şöyledir:
Naim
Hz.Ali’den (r.a.) rivayet etti ki:
Semadan bir münadi “Hak Al-i Muhammed’dedir.”
Şeklinde bağırdığı zaman Mehdi zuhur
eder, herkes sadece O’ndan konuşur.
O’nun sevgisini içer ve O’ndan başka
birşeyden bahsetmezler.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il
Ahir Zaman 33
El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il
Muntazar, 40
Kıyamet Alametleri, 200
Çok
yaygın ve sona ermesi mümkün görülmeyen
bir fitne çıkacak, ve bu fitne semadan
3 kez “Emir Mehdi’dir, gerçek O’dur”şeklindeki
nidaya kadar sürecektir.
El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il
Muntazar, 55
Kıyamet Alametleri, 200
Gökten
şöyle bir ses duyulacak: “Ey insanlar,
artık Allah, Cebbarları, Münafık ve
yardımcılarını sizden uzaklaştırdı.
Ümmet-i Muhammed’in en hayırlısını başınıza
getirdi..”
Kıyamet Alametleri, 165
Mehdi'nin
Çıktığı Yer
"Yakında
size Horasan tarafindan siyah bayraklılar
gelecek. Kar üzerinde emekliyerek olsa
da onlara iltihak ediniz. Zira onların
arasında Allah'in halifesi 'Mehdi' vardır."
(Hz. Sevban r.a. / Ramuz El-Ehadis 1.
Cilt, Sayfa 298, No 2)
Şöyle
rivayet edilmiştir: "Şu muhakkak ki
ahir zamanda mağrib memleketinin en
uzak mevkiinden Mehdi denilen bir zat
çıkacak. Ve ön tarafinda kırk mil mesafe
olarak yardım yürüyecek. Mehdi'nin bayrakları
beyaz ve sarıdir. İçinde çizgiler bulunur.
Bayraklarında Allah'ın ism-i azamı yazılmıştır.
Onun bayrağı altındaki hiçbir birliği
mağlup edilmez…
(İmam Şarani, Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve
Ahirzaman Alametleri Muhtasaru, (Tezkireti'l-Kurtubi),
sf. 438)
Mehdi'ye Kendisi İstemediği Halde Biat
Edilmesi
Ümmü
Seleme (r.a.)den rivayet edildiğine
göre Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur.
Halifenin ölümü anında ihtilaf olur.
Medine halkından bir kişi koşarak
Mekke’ye çıkar. Mekke halkından bir
grup onu, istememesine rağmen (bulunduğu
yerden) çıkarırlar. Hacer-i Esved’le
Makamı İbrahim arasında ona biat ederler.
Sünen-i Ebu Davud, 5/94
El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il
Muntazar, 20
Hz.
Mehdi insanların “Eğer kabul etmezsen,
senin boynunu vururuz.” şeklindeki zorlamalarından
sonra Rükün ve Makam arasında biatleri
kabul edecektir. Onun yanına, büyük
bir fitneden sonra kendilerine hükmetmesi
için gidilecek ve ancak ölümle tehdit
edildikten sonra başa geçmeye razı olacaktır.
Ondan sonra insanlar arasında bir damla
kan dökülmeyecektir.
Hz.Mehdi istemediği halde ona biat edeceklerdir.
Daha sonra Hz. Mehdi, onlara 2 rekat
namaz kıldıracak ve Makam’ın yanında
minbere çıkacaktır.
El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il
Muntazar, 34,50 44
Naim
b. Hammad, İbni Mesud’dan tahric etdi:
Ticaret ve yolların kesildiği ve fitnelerin
çoğaldığı zaman, muhtelif beldelerden
yedi alim her birinin beraberinde üçyüz
on küsur kişi olduğu halde, birbirlerinden
habersiz bir şekilde Mekke’de bir araya
gelirler. Biri diğerine “Burada ne arıyorsun?”
diye sorar. Ona şöyle derler: “Biz O
şahsı aramak için geldik ki, fitneler
Onun eliyle sönebilir. Konstantiniyye
O’nunla fethedilir. Biz O’nun Mekke’de
olduğunu da biliyoruz. “Bu yedi alim
bu konuda birleşirler. O’nu ararlar
ve Mekke’de bulurlar. Ve kendisine “Sen
falan oğlu falansın” derler. O ise “Ben
sadece Ensar’dan birisiyim” der. Onların
elinden kurtulur. O’nu tanıyan ve bilenlere
anlatırlar, bunun üzerine “aradığınız
sahibiniz O’dur ve Medine’ye gitmiştir”
denilir. Bu defa O’nu ararlar, halbuki
O tekrar Mekke’ye dönmüştür. O’nu
tekrar Mekke’de bularak yine, “Sen falan
oğlu falansın, annen de filan kızı filanedir,
sende şu şu alametler vardır, birinci
defa bizden kurtuldun uzat elini sana
biat edelim” derler. Bunun üzerine O
“Ben aradığınız değilim” der ve tekrar
Medine’ye gider . Medine’de yine aranınca
tekrar Mekke’ye döner. Mekke’de kendisini
Rükün da bularak şöyle derler: “Eğer
biatlarımızı kabul etmezsen, bizi aramakta
olan ve başında Haddam’dan birisinin
bulunduğunu Süfyani ordusuna karşı korumazsan,
günahlarımız Senin üzerine ve kanlarımız
da boynuna olsun” derler. Bunun üzerine
Mehdi, Rükun ile Makam arasına oturur
ve elini uzatarak biatları kabul eder.
Dani,
Katade’den tahric etti:
Fitne içindeki insanlar kan akıtıldığı
bir zamanda evinde oturmakta olan Mehdi’ye
gelir ve “Bizim için kalk artık”der.
O ise kabul etmez, ancak ölümle tehdit
edildikten sonra onlar için kalkar.
Ondan sonra artık kan dökülmez.
Naim
b. Hammad, Zühri’den tahric etti:
Hz.Fatima’nın soyundan gelen Mehdi,
Mekke’de meydana çıkarılır ve istemediği
halde kendisine biat edilir.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il
Ahir Zaman 52,53
Hadis-i şeriflerde Mehdi’ye biatın kendisi istemediği halde
yapılacağı bildiriliyor. Bu da gösteriyor ki Mehdi kendisini
hiçbir zaman Mehdi olarak ilan etmeyecektir, hatta insanlar
ona gelip “alametler sende mevcut, sen Mehdi’sin” dedikleri
halde o gene reddedecektir. Ancak “ölümle tehdit” edildikten
sonra Mehdi başa geçmeyi kabul edecektir.
Mehdi’nin (aleyhirridvan) nefsani bir arzu
ile halife olmayı isteyeceğini düşünemeyiz. Bu görev, pek
ağır ve zorluklarla doludur. Halife, bütün müslümanlardan
hatta koruması altında yaşayan ehli kitaptan Allah-u Teala’ya
karşı sorumludur. Resulullah (s.a.v.) efendimiz bu sebeple
göreve talip olanları dikkatlice uyarmıştır.
Ebu
Said, Abdurrahman b. Semüre (r.a.) den:
Günün birinde Resulullah (s.a.v.) efendimiz
bana hitaben şöyle buyurdu:
Ey Abdurrahman, memuriyet isteme; çünkü
kendin istemeden memuriyete tayin olunursan
Allah’dan yardım görürsün. Eğer kendi
arzunla tayin olunursan o vazife ile
başbaşa bırakılırsın.
Buhari ve Müslim’den Riyazü-s-Salihin,
2/89
Ebu
Zer (r.a.) den: Ya Resulullah! Beni
memur tayin etmez misin? Dedim. Mübarek
elini omuzuma koydu sonra şöyle buyurdu:
Ebu Zer, sen zayıfsın; memuriyet bir
emanettir. O kıyamette rüsvaylık ve
pişmanlıktır. Yalnız o emaneti ehil
olup alan ve hakkıyla başaran müstesnadır.
(Müslim’den) Riyazü-s -Salihin, 2/90
Mehdi’nin (a.r.) halife olacağı, bizzat Allah’u
Teala tarafindan peygamberine bildirilmiştir. Resulullah
(s.a.v) efendimiz de bunun üzerine Mehdi için “Halifetullah”tır.
(Allah’ın Halifesidir) buyurmuştur. Hz.Mehdi (r.a.) tam
manasıyla zuhur ettiğinde alimlerin icması (oybirligi) ile
halifeliğe seçilecektir. Bundan sonra da biatler kabul edilecektir.
(Allahualem)
Kur’an-ı Kerim’de 12. surede Yusuf (a.s.)’ın
da, kendi isteği olmaksızın bulunduğu ülkenin kralı tarafindan
doğruluğu, adaleti, bilgisi, güvenilirliği sayesinde başa
getirildigi haber verilmektedir.
12/54-
Hükümdar dedi ki: "Onu bana getirin,
onu kendime bağlı kılayım." Onunla konuştuğunda
da (şöyle) dedi: "Sen bugün bizim yanımızda
(artık) önemli bir yer sahibisin, güvenilir
(bir danışman-yönetici)sin."
... ONUN (MEHDİ'NİN) ZUHURU ÜMİTSİZLİK VE YEİS ESNASINDADIR. (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s.274)
HALK TAM ZUHURDAN ÜMİDİNİ KESTİĞİ ANDA O ZUHUR EDECEKTİR! Onun zamanında yaşayıp ona yardım edenlere ne mutlu! Ona düşmanlık besleyip, ona ve onun emrine karşı çıkanlara ve onun düşmanlarından olanlara eyvahlar olsun! (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s.301)
. Mehdi'nin Kaybolma Meselesi Nedir?
Ebi
Abdullah Hüseyin bin Ali’den rivayet
edildi:
Mehdi 2 kez insanların gözünden kaybolacaktır.
Bir seferinde o kadar uzun bir zaman
görülmeyecek ki, kimisi onun öldüğünü,
kimisi de bırakıp gittiğini zannedecek,
yakın arkadaşları dışında hiç kimse
onun yerini bilemeyecektir.
.
Bu hadis, Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman isimli
kitabın Süleymaniye Kütüphanesinde bulunan el yazılı bir
nüshasında mevcuttur.
Yukarıdaki hadis-i şerif
Hz. Mehdi’nin (a.r.) zuhurundan sonra biri kısa diğeri uzun
bir süre olmak üzere 2 kez insanlardan ayrı kalacağını bildiriyor.
Ayrıca bu hadis-i şerifte Mehdi’nin ikinci kayboluşunun
daha ağır şartlarda ve daha uzun süreli olduğuna, o devrede
onunla görüşmenin güçlüğüne ve sadece yakınları ile görüşme
imkanı olduğuna da dikkat çekilmiştir. (Allahualem)
Hz. Mehdi (a.r.) diğer hadis-i şeriflerin tariflerine
göre çıkışı ile birlikte mücadelesine başlayacak, insanları
Hak ve hakikata davet edecektir. Hz. Mehdi’nin en
önemli bir ibadet olan cihadı böyle en gerekli bir devrede
bilerek terketmesi düşünülemeyeceğine göre onun insanlardan
ayrı ve uzak kalması kendi iradesi dışında gerçekleşecektir.
(Allahualem)
Dani,
Seleme b. Züfer’den tahric etti:
Bir gün Huzeyfe’nin yanında Mehdi’nin
çıktığı söylendi. O dedi ki: Siz eğer
aranızda Hz.Muhammed’in (s.a.v.) ashabı
olduğu halde o çıkarsa felah buldunuz.
Muhakkak ki, O, insanların karşılaştıkları
şerler sebebi ile Gaib’in (Mehdi’nin)
kendilerine insanların en sevgilisi
olmadıkça çıkmayacaktır.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il
Ahir Zaman, 27
Bu hadis aynı zamanda Şii’likteki “Kayıp Mehdi”
inancının asılsızlığını da ortaya koyuyor. Yani, Mehdi’nin
kayıplığı; efsane şeklinde yüzlerce yıl süren bir kayıplık
değil, fakat belli aralıklarla insanlar arasından ayrılma,
zorunluluklar neticesinde onlardan uzak kalma şeklinde gerçekleşecektir.
Hadisin son kısmında da bu kayıplık devresinde insanların
çeşitli şerlere (fenalıklara) maruz kalması sebebiyle Mehdi’ye
karşı olan sevgi ve özlemlerinin artacağına işaret ediliyor.
Kur’an-ı Kerim’de anlatılan
Yusuf kıssası ile Mehdi hadisesi arasındaki yakın bağlantı,
ileride ayrı bir bölüm halinde anlatılacaktır.Yalnız burada
yeri gelmişken bir benzerliğe dikkat çekmek istiyoruz.
Yusuf aleyhisselam da Mehdi gibi, biri kısa
diğeri uzun süre iki defa insanların gözünden kaybolmaktadır.
Birincide, Yusuf (a.s.) kuyuya bırakılmış, kısa bir süre
sonra oradan geçen kafile onu oradan çıkarmış, ikincide
ise haksız yere zindana atılmış, uzun bir müddet orada kalmıştır.
Fakat sonradan masumluğu anlaşılarak, zindandan da çıkartılmıştır.
12/15- Nitekim onu
götürdükleri ve kuyunun derinliklerine
atmaya topluca davrandıkları zaman,
biz ona (şöyle) vahyettik: "Andolsun,
sen onlara kendileri, farkında değilken
bu yaptıklarını haber vereceksin."
12/35- Sonra onlarda
(Yusuf'un iffetine ilişkin) delilleri
görmelerinin ardından, mutlaka onu belli
bir vakte kadar zindana atmak (görüşü)
ağır bastı.
. 12 Halife
Meselesinin Aslı
Şiilik’te Mehdi’nin kaybolduğu ve 12.imamın sonuncusu olarak
dünyaya tekrar döneceği inancı vardır. Bu yanlış inanç peygamberimizin
söylediği iki ayrı hadisin yanlış anlaşılarak tahrif edilmesinden
kaynaklanmaktadır. Birincisi, önceki sayfada açıklığa kavuşturduğumuz
Mehdi’nin kayıplığı, ikincisi de yeryüzüne 12 halife geleceginden
bahseden hadislerdir. Bu iki hadisin aslı vardır, fakat
tahrif edilmiştir.
Cabir
b. Semura’nin (r.a.) rivayetinde Resulullah
(s.a.v.) şöyle buyurdu: 12 halifeye
kadar bu dinin üstünlüğü devam edecektir.
Bu halifelerin hepsi Kureyş’ten (peygamber
soyundan) olacaktır.
Sünen-i Ebu Davut, 5/90
Şiiler, ilk olarak hadisteki halife kelimesini
imam olarak değiştirmişler ve bu imamların masum (günahsız) olduğunu
savunmuşlardır. Bu iki çarpıtma dışında, Halbuki peygamberimiz,
“Halifeler Kureyş’lidir” diyerek onların peygamber soyundan
olmaları özelliğine dikkat çekmiştir.
İslam alimlerinin ekserisi bu hadisteki 12
halifeden ilk dördünün peygamberin (s.a.v.) halifeleri (Ebu
Bekir, Ömer, Osman, Ali r.a) olduğunu söylemişlerdir. Mehdi
de bu salih halifelerden biridir. Başka bir hadiste ise
Mehdi’den sonra başa geçecek olan üç salih halifeden bahsedilmektedir.
(Allahualem) Geri kalan diğer dört halife ise tam
olarak bilinememektedir. Fakat onların da önceki devirlerde
islam aleminin başında bulunmuş salih halifeler olmaları
muhtemeldir. (Allahualem)
Allah’u Teala, Kur’an-ı Kerim’de her peygamberin bir baş
düşmanı olduğunu haber vermektedir. Musa (a.s)’a Firavun,
İbrahim (a.s.)’a Nemrud baş düşmandı. Peygamberimizin de
(s.a.v.) en büyük düşmanı kavminin lideri Ebu Cehil’di.
25/31-
İşte böyle; biz, her peygambere suçlu-günahkarlardan
bir düşman kıldık. Yol gösterici ve yardımcı
olarak Rabbin yeter. 2/258- Allah,
kendisine mülk verdi, diye Rabbi konusunda
İbrahim'le tartışmaya gireni görmedin
mi? Hani İbrahim: "Benim Rabbim diriltir
ve öldürür" demişti; o da: "Ben de öldürür
ve diriltirim" demişti. (O zaman) İbrahim:
"Şüphe yok, Allah güneşi doğudan getirir,
(hadi) sen de onu batıdan getir" deyince,
o inkarcı böylece afallayıp kalmıştı.
Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.
Hadis-i şeriflerde Mehdi’nin düşmanları
olarak birkaç isim zikredilmektedir. Süfyaniler, Deccal
bunlardandır. Süfyanilerin en önemli özelliği Mehdi’nin
inkisaf eden davasını engellemeye çalışmalarıdır.
Süfyaniler
İbni
Münavi kitabında şöyle anlatıyor:
Süfyan’lar ve Mehdi’ler 3 tanedir. 1.Süfyan
için 1.Mehdi, 2.Süfyan için 2.Mehdi,
3.Süfyan için 3.Mehdi gelecektir.
El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il
Muntazar, 64
Bu hadiste 3 tane Süfyan ve bunlara karşı 3 tane
Mehdi olacağı bildirilmektedir. 3. Süfyan için 3. Mehdi
yani asıl ve büyük Mehdi gelecektir.
Ebu
Hureyre’den (r.a.) rivayet edilmiştir:
Sam’ın ortasında adına Süfyani denilen
ve kendisine tabi olanların çoğunun
Kelb kabilesinden olacağı biri çıkar.
O insanları öldürür, hatta kadınların
karınlarını deşip çocuklarını katleder.
Hz.Ali’nin
(r.a.) rivayetinde ise (ilave olarak):
Süfyani’nin kafası oldukça büyüktür.
Yüzünde kasıntılı bir hastalıktan eser
vardır. Gözünde de beyaz bir nokta
bulunur. Kendisine karşı toplanan Kays
kabilesini de iyice yok eder. (İşte
o zaman) Ehl-i Beyt’imden bir adam çıkar.
Onun haberi Süfyani’ye ulaşınca, Süfyani
ona karşı bir ordu gönderir. Ancak bu
ordu Beyda’ya vardığında yere batırılır.
Kendilerinden haber getirenler dışında
hiç kimse sağ kalmaz.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il
Ahir Zaman, 40
Hafiz Esad, 1970 yılında darbeyle başa geçmesinden
sonra kurduğu baskıcı rejimle ülkesini adım adım komünizme
yaklaştırmıştır.
Ülkede İslam düşmanlığı
büyük boyutlara varmıştır. Müslümanların inançlarının gereklerini
yapmaları engellenmekle kalmayıp, bizzat canlarına kastedilmektedir.
Sadece 1982’de Hama katliamında 30 bin müslüman öldürülmüştür.
Başka bir hadiste de Süfyan’ın yapacağı diğer
işler anlatılmaktadır.
“Ciğerlerini
yiyenlerin oğlu” olan Süfyani kuru bir
vadiden çıkar. Kelp kabilesinden abus
çehreli, sert kalpli adamlardan kurulu
bir ordu düzenler.
Ve bunlar her tarafa zulmederler. O;
medrese ve mescidleri yıkar, rüku ve
secdeye giden herkesi cezalandırır.
Zulüm, fesad ve fısk çıkarır. Alim ve
zahidleri katleder, pek çok şehri de
işgal eder. Kan akıtmayı helal kılarak
Ali Muhammed’e düşman kesilir. Kendi
zulüm ve keyfine karşı geleni öldürtür.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il
Ahir Zaman , 37
“Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir
Zaman” kitabının 52. ve 53.sayfalarında anlatılan uzun hadiste,
yardımcısı Haddam olan Süfyan’dan bahsedilmektedir. Hafiz
Esad’ın yardımcısı da General Abdülhalim Haddam’dı.
“Süfyani
Sam tarafindan (Yabis vadisi denilen)
bir yerden çıkacaktır.
Süfyani Küfe’den yola çıkacaktır.
Yerle bir olan askerin Sam’dan gelecegine
dair rivayetler oldugu gibi Irak’tan
olduklarina dair rivayetler de vardır.”
Kıyamet Alametleri, 172
“Hz.
Ali’nin neslinde olan Süfyani’ye gelince;
(1) O büyük cüsseli bir şahıstır. (2)
Bu adam Mehdi’den önce etrafını yakıp
yıkacaktır. (3) Bütün şark ülkelerini
dolaşacak. (4) Birçok melikle harb edecek
(5) Ve herkesi mağlub edecektir.”
Mehdilik ve Imamiye, 82 (el-Isa’a, li
Esrat’s Saa, 167 ‘den nakil)
Bir tevili şudur ki;
(1) Büyük cüsseli olması, Süfyan’ın belki de kendisi
gibi suretlerinin büyüklüğüne veya çeşitli vasıtalarla şahsının
olağanüstü bir insanmış gibi gösterilmesine işaret etmektedir.
(2) Bu adam Mehdi’den önce etrafını yakıp yıkacaktır…Demek
ki Süfyani Mehdi’den önce çıkacak, birçok savaşlarda bulunacak,
ortalığı savaş silahlarıyla yakıp yıkacaktır
(3) Bütün doğu ülkelerini dolaşacak…Hadisin bu kısmı
Süfyani’nin birçok memlekete seyahat etmesine isaret edebileceği
gibi, fikir sisteminin bu ülkelerde de yayılmasına işaret
edebilir.
(4) Birçok melike harb edecek…Süfyani, zamanında birçok
devletin ordusu ile silahlı savaşa girecektir.
(5) Ve herkesi mağlub edecektir. Süfyani savaştığı
bütün orduları yenilgiye uğratacak, kesin bir zafer kazanacaktır.
(Allahualem)
Hadis-i Şeriflerde bildirildiği üzere Mesih’i
Deccal daha ileriki senelerde Yahudiler arasından çıkacak,
bizzat kendisi de Yahudi olacaktır. Deccal sihir ve hipnotizma
türünden çeşitli istidracı haller göstererek, önce beklenen
Mesih olduğunu iddia edecek, sonra ilahlığını ortaya sürecektir.
Dinsizliği ve her türlü ahlaksızlığı teşvik ederek kendisine
büyük taraftar toplayacaktır. Fakat sonunda Hz.İsa (a.s.)
ve Hz. Mehdi (a.r.) tarafindan öldürülecektir.
Selef
ve halef uleması arasında şu husus pek
şöhret bulmuştur:
Ahirzamanda mutlaka bir adam zuhur edecektir.
Bu kişi benim Ehl-i Beyt’imden olacaktır.
Buna Mehdi denecektir. Daha sonra da
Deccal’i öldüreceklerdir.
Taç Hadis Kitabı
Kenane ve Sahari’nin Çıkışı
Mehdi
Sam ile Hicaz hududuna gelince orada
duracak. Kendisine “Ne duruyorsun. Yürü!
Denilince şu cevabı verecek. “Önce amcazademe
(Sahari’ye) yazayım, eğer bana boyun
eğmezse üzerine yürürüm.”
Mehdi’nin mektubu ona ulaşınca yanındaki
arkadaşları şöyle dediler “İşte Mehdi
çıkmıştır. Ya ona uyacaksin ya seni
öldürecegiz.” Bunun üzerine Kudüs’e
gelecek…
Sonra Kelp kabilesinden Kenane isimli
bir adam çıkıp Sahari’ye gelecek şöyle
diyecek “Biz sana biat ettik yardımda
bulunduk. Fırsat tam eline gelince bu
adama (Mehdi’ye) biat ettin. Yazıklar
olsun sana! Allah sana bir gömlek giydirdi,
sen ise çıkardın onu! “
“Yani verdiğim sözü bozayım mı dersiniz”
Evet”
Diğer bir rivayette şöyle denmiştir:
O aradan üç yıl geçtikten sonra ahdini
bozacak ve anlaşmayı kaldıracak.
Kıyamet Alametleri, 175
Mehdi'nin
Gericilerle Mücadelesi
“Dini ayakta dimdik durduracak, eski hüviyetine
kavuşturacaktır. İslama yeniden ruh üfleyecek, zelil hale
geldikten sonra onunla İslami eski, güçlü haline sokacaktir.
O, islam öldükten sonra Mehdiyle islami tekrar diriltecektir.
İnsanları Allah’ın dinine davet edecektir.
Hatta Resulullah yasamis olsaydi, kendisine
hiçbir sey yapmayacakti. Onunla hükmü ise baglayacakti.
Yani Resulullah bile onun isine müdahale etmeyecektir. Onun
döneminde din tamamen reyden arınmış olarak eski hüviyetini
kazanacaktır. Verecegi bir çok hükümlerde ulemanin fikirlerine
muhalefet edecektir. Bundan dolayi ondan uzak duracaklar.”
Hadis-i Seriflerde Mehdi’ye de birçok
yobazın karşı çıkacağı bildirilmektedir. Onlar, Mehdi’nin
dini bidatlardan kurtarıp, aslına döndürme çabasından hoşnut
kalmayacaktır, hatta “bu adam dinimizi mahvetmek istiyor”
diyecek kadar ileri gideceklerdir. Ancak Mehdi Kuran
ayetlerinin ve Peygamber Efendimizin sünnetinin isiginda
hükmedecek, bu fikri mücadelesinde çok kararli ve başarılı
olacaktır. Mehdi döneminde, Allah'ın izniyle, İslam dini
Peygamberimizin döneminde yaşandığı şekline, yani özüne
dönecektir. Kur'an-ı Kerim'de, peygamberlerin inkarcılarla
ve puta tapanlarla yaptığı mücadeleleri dışında onların
yobaz zihniyetle olan mücadelelerinden de bahsedilmektedir.
Bu zihniyetin peygamberimiz devrinde kaybolmadığını ve günümüzde
de varlığını sürdürdügünü bilmekteyiz. Kur'an'da bir çok
ayette yobaz insanların özellikleri verilmiş, bu zihniyet
şiddetle eleştirilmiştir. Kur’an-ı Kerim, peygamberlerin inkarcılarla
ve puta tapanlarla yaptığı mücadeleleri dışında onların
yobaz zihniyetle olan mücadelelerinden de bahsetmektedir.
Bu zihniyetin peygamberimiz devrinde kaybolmadığı ve günümüzde
de varlığını sürdürdüğünü bilmekteyiz. Kur’an’da bir çok
ayette yobaz insanların özellikleri verilmiş, bu zihniyet
şiddetle eleştirilmiştir. 1. Dini zorlaştırırlar. Bunun neticesi
dinin ana teması olan Allah’a iman ve ibadetin esası ihlas
unutulur. Gerçekte ise dinin kolay oldugunu ve aşırılıktan
kaçınılması gerektiğini bizzat Kur’an-ı Kerim emretmektedir.
22/78-
“…O, sizleri seçmiş ve din konusunda size
bir güçlük yüklememiştir…”
2/286- “Allah,
hiç kimseye güç yetireceginden başkasını
yüklemez…”
4/28- Allah (ağır yükleri)
sizden hafifletmek ister: (Çünkü) insan
zayıf olarak yaratılmıştır.
5/6- “…Allah size güçlük
çıkarmak istemez, ama sizi temizlemek
ve üzerinizdeki nimeti tamamlamak ister.
Umulur ki şükredersiniz”
7/157- Onlar ki, yanlarındaki
Tevrat'ta ve İncil'de (geleceği) yazılı
bulacakları ümmi haber getirici (Nebi)
olan elçiye (Resul) uyarlar; o, onlara
marufu (iyiliği) emrediyor, münkeri (kötülüğü)
yasaklıyor, temiz şeyleri helal, murdar
şeyleri haram kılıyor ve onların ağır
yüklerini, üzerlerindeki zincirleri indiriyor.
Ona inananlar, destek olup savunanlar,
yardım edenler ve onunla birlikte indirilen
nuru izleyenler; işte kurtuluşa erenler
bunlardır.
Ebu
Musa’dan rivayet edildi. Peygamberimiz
buyurdu ki:
Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz. Müjdeleyiniz,
nefret ettirmeyiniz.
El-Lü’lüü Vel-Mercan, 2/296
İbni
Abbas’ın (r.a.) rivayetinde Peygamberimiz
(s.a.v.) buyuruyor ki: Dinde aşırılıktan
sakınınız. Sizden öncekiler ancak bu
yüzden helak oldular.
Ramuz-El Ehadis, 1/176
Hz.Ayşe’nin
(r.a.) rivayetinde Peygamberimiz:
Allah beni ruhbaniyetle görevlendirmedi.
Allah yanında dinin hayırlısı kolay
tevhid yoludur.
Rumuz El Ehadis, 2/498
. .
2. Helal olduğu halde birçok şeyi haram yaparlar, (yiyecek,
içecek, teknoloji vs.) Allah adına onları insanlara yasaklarlar.
16/116-
Dillerinizin yalan yere nitelendirmesi
dolayısıyla şuna helal, buna haram demeyin.
Çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş olursunuz.
Şüphesiz Allah'a karşı yalan uyduranlar
kurtuluşa ermezler.
10/59- De ki: "Allah'ın
sizin için indirdiği sizin bir kısmını
haram ve helal kıldığınız rızıktan,
haber var mi? Söyler misiniz?" De ki:
"Allah mı size izin verdi, yoksa Allah
hakkında yalan uydurup iftira mı ediyorsunuz?"
6/140- “…Allah'ın kendilerine
rızık olarak verdiklerini haram kılanlar
elbette hüsrana uğramışlardır. Onlar,
gerçekten şaşırıp sapmışlardır ve dogru
yolu bulamamışlardır.
5/87- Ey iman edenler,
Allah'ın sizin için helal kıldığı güzel
şeyleri haram kılmayın ve haddi aşmayın.
Şüphesiz Allah, haddi aşanları sevmez.
3. Takva adı altında hiçbir ilahi kaynağı olmayan
teferruat ve ayrıntıyı Dinin emriymiş gibi takdim ederler.
Kur’an-ı Kerim bu konu üstünde
önemle durmaktadır.
Hz.Musa devrinde Allah’u Teala inananlara bir sığır kesmelerini
emretmiş, bunu çok açık, kısa ve net bir şekilde bildirmişti.
Fakat o devrin yobaz zihniyetli insanları bununla yetinmemiş
defalarca Allah’tan teferrutlı izah istemişti.
.
2/71-
(Bunun üzerine Musa, “Rabbim) diyor
ki: O, yeri sürmek ve ekini sulamak
için boyunduruğa alınmayan, salma ve
alacası olmayan bir inektir" dedi. (O
zaman): "Şimdi gerçeği getirdin” dediler.
Böylece ineği kestiler; ama neredeyse
(bunu) yapmayacaklardı.
.
Kur’an-ı Kerim’de hiçbir kıssa boşuna anlatılmamıştır.
Dikkat edilirse bu kıssada insanların teferruat ve
ayrıntı ile meşgul olmaları hiç hoş karşılanmamaktadır.Çünkü
teferruat, insanların ibadetlerini zorlaştırdığı gibi, asıl
maksadını da unutturur.
4. Dinin basitliği ve kolaylığıyla
yetinmeyip, bir sürü ilaveler uydururlar, batıl inançları
da bunlara dahil ederler. Kur’an-ı Kerim onlar için hiçbir
zaman yeterli bir kaynak olmaz.
İşari
Manada Ayet Meali:
68/36, 37- Size ne oluyor? Nasıl hüküm
veriyorsunuz? Yoksa (elinizde) ders
okumakta olduğunuz bir kitap mı var?
5. Kendilerine ulaşan bilgileri, doğruluğunu
araştırmaya gerek görmeden körü körüne kabul ederler. Yanlış
da olsa aynı bilgileri çocuklarına aktarırlar.
İşari
manada ayet mealleri:
31/21- Onlara;
"Allah'ın indirdiklerine uyun" denildiğinde,
derler ki; "Hayır, biz atalarımızı üzerinde
bulduğumuz şeye uyarız." Şayet şeytan,
onları çılgınca yanan ateşin azabına
çağırmışsa da mı (buna uyacaklar)?
2/170- Ne zaman
onlara: "Allah'ın indirdiklerine uyun"
denilse, onlar: "Hayır, biz, atalarımızı
üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe)
uyarız" derler. (Peki) Ya atalarının
aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da
bulamamış idiyseler?
6. Şekilciliğe çok önem verirler, dinlerini
bu şekilde tebliğ ettiğini sanırlar.
7. Onlar için ahlak
ikinci planda gelir. İnsanlarla geçinememek, kırıcı olmak,
iğneleyici konuşma tarzı, hoşgörüden anlamamak, kaba-sabalık
genel vasıflarıdır. Halbuki peygamberimiz “Ben ancak güzel
ahlakı tamamlamak için gönderildim” buyurmaktadır.
8. Nezaket ve kibarlık
ile araları pek iyi değildir.
9. Kadınları, aşağılamak,
onları ikinci sınıf varlık görmek de önemli özelliklerinden
sayılır. Kadın sevgisi, kadına hürmet ve itibar hiç bilmedikleri
konulardır.
10. Sanattan anlamazlar,
güzel sanatların hiçbir dalına ilgi duymazlar, yetmezmiş
gibi haram deyip işin içinden çıkarlar.
11. Her türlü yeniliğe
kapalıdırlar. Bu; teknolojik bir yeniliği kabullenme de
olduğu gibi, dini yeni bir metodla açıklama (*) girişiminde
de görülür.
12. Her yobaz yalnız
içinde bulunduğu grubun-fırkanın haklılığını savunur. Diğer
grubların düşmanı olur. Koyu taassubundan dolayı, diğer
din kardeşlerini kırmaktan çekinmez, onlardan gelen bir
bilgiyi güzel de bulsa kabul etmez, hemen reddeder. Onların
başarılarını kıskandığı gibi hizmetlerini de engellemeye
çalışır.
Aslında bütün insanlar iman etmeye, ahlaklı
olmaya ve dini yaşamaya fitraten (yaratılıştan ) eğilimlidirler.
49/7-
“…Allah size imanı sevdirdi, onu kalplerinizde
süsleyip-çekici kıldı ve size inkarı,
fıskı ve isyanı çirkin gösterdi…”
Fakat halk ne zaman İslam’ı öğrenmeye veya
öğrenip de uygulamaya niyetlense karşılarında yobazları
örnek görmektedir. Onlarda gördüğü her olumsuz davranışın
dinden kaynaklandığını zannederek daha başlangıcında bu
niyetinden vazgeçer. Bu arada dine karşı soğukluk başlar,
hatta düsmanca bir tavır gözlenir. Bütün müslümanlar halk
nazarında “hacı-hoca takımı” diye kötülenir, her fenalığın
arkasında müslüman biri aranır hale gelir.
Anlattığımız konunun önemi
buradan gelmektedir. Halk, İslam’ı gerçek manasıyla tanımadığı
için yobazların şahsında dini yargılamaya başlar. Din düşmanı
basın ve yayın organlarının da kasıtlı bir şekilde İslamiyet’i
yobazlık ve gericilik şeklinde takdim etmelerinin de bu
işte büyük payı olduğu bir gerçektir. Aslında halkın nefret
ettiği İslamiyet değil, yobaz zihniyettir. Halk en çok “Acaba
ben de dinimi yaşamaya başlarsam bu insanlar gibi mi olacağım?”
düsüncesiyle bu işte çekingen davranmaktadır. Bu sebeple
müslümanım diyen herkesin dinini çok iyi tanıması , okuyup
araştırması ve bilmediklerini ihtisas sahiplerinden ögrenmesi
gerekir. Her müslüman aydın ve kültürlü olmaya gayret etmelidir.
Hoşgörüyü hiç elden bırakmayarak halkı Allah’ı tanımaya
davet etmeli, dini yaşamaya ve ahlaklı olmaya özendirmelidir.
Mehdi Dini Aslına
Döndürmesi
"Fütühat-ül
Mekkiye" isimli eserinde Muhyiddin
Arabi şöyle bildirmektedir: ...Mehdi,
dini peygamberin (s.a.v.) zamanında
olduğu gibi aynen tetbik edecek. Yeryüzünden
mezhepleri kaldıracak. Halis ve hakiki
dinden başka hiç bir mezhep kalmayacak.
Onun düşmanları içtihad alimlerinin
taklid edenleri olacak. Çünkü onlar
Mehdi'nin mezhep imamlarının tersine
hükmettiğini gördüklerinde bundan
hoşlanmayacaklar, fakat karşı da gelemeyecekler...
Onun açık düşmanları fukaha (fikih
alimleri) olacak. Çünkü halk arasında
bir imtiyazları kalmayacak. Hatta
ahkam hususunda ilimleri de azalacak.
Bu imamın gelişiyle alimlerin hükümlerdeki
anlaşmazlıkları da giderilecek.. Şayet
elinde kılınç (ilim) olmasaydı onun
ölümüne fetva verirlerdi.
Kıyamet Alametleri, 186-187
.
Mehdi, dini peygamberimizin (s.a.v.) uyguladığı gibi aynen
tatbik edecektir. Yani onun rehberi Allah'in yüce kitabi
Kur'an-ı Kerim ve peygamberimizin sünneti olacaktır. Peygamberimizin
uygulamaları, sözleri, açıklamaları ve tavsiyeleri Mehdi'nin
fikri mücadelesinde çok önemli bir yer tutacaktır. Bunun
yanısıra Mehdi, Müslümanlar arasındaki sadece vahiy kaynakli
Allah'ın yüce kitabı Kur’an-ı Kerim ile hüküm ve amel edecektir.
Müslümanlar arasında mezhep ayrılıklarını giderecek, dinin
aslında olmayan, sonradan ilave edilmis birçok inanis ve
ibadet sekillerini ortadan kaldiracaktir. Bid'at ehli simdiye
kadar hiç karşılaşmadıkları bu durum karşısında çok şaşıracaklar,
hatta bir kısım Mehdi'nin dinlerini kaldırmaya çalıştığını
zannedecekler.
“Hz.Mehdi
hiçbir bidati birakmaycak.”
El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il
Muntazar, 43
“Mehdi
kaldırmadık bid'at bırakmayacaktır.
Ahir zamanda aynı peygamber gibi dinin
icablarını yerine getirecektir.”
Kıyamet Alametleri, 163
Bid'at: Dinin aslında olmadığı halde, dine sokulan adetler.
İmam
Rabbani bu konuda şöyle demektedir:
Geleceği vaad edilen Mehdi dinin tervicini
(değerini artırmayı), sünnetin ihyasını
(yeniden canlandırmasını) murad ettigi
(istediği) zaman; bid'at ehl-i ile ameli
adet edinen, hasene zannı ile dini karıştıran
(dinin aslında, özünde olmayan seyleri,
dinin emri oldugunu zanneden bazı insanlar)
hayretle söyle diyecektir:
-Bu kimse (yani Mehdi) dinimizi kaldırmak
ve şeriatımızı izale (mahvetmek) istiyor.
Mektubat-i Rabbani, 1/535
Hz.Peygamber
(s.a.v) en başta İslamı nasıl ayakta
tuttuysa, Hz.Mehdi de en sonunda aynı
şekilde İslami ayakta tutacaktır.
El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il
Muntazar, 27
Naim
b. Hammad Hz. Ali'den rivayet etti.
Peygamberimiz buyurdu ki; Mehdi bizdendir.
(Soyumuzdandır) Allah bu dini nasil
bizimle baslatmışsa onunla sona erdirecektir.
Ve onlar bizimle nasıl şirkten kurtulmuşlarsa,
onunla da fitneden kurtulacaklardır.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il
Ahir Zaman, 20
Mehdi'nin
"mezhep imamlarinin tersine hükmedecegi"
nin bildirilmesi, onun kendi reyi ile
içtihat edeceğini göstermekterir. Bediüzzaman
hazretleri, Mehdi için "en büyük bir
müçtehid" hem en büyük müceddid, hem
hakim, hem mehdi, hem mürsid, hem kutb-u
azam, olan bir zat'i nuraniyi gönderecek
ve o zat da ehl-i beyt-i nebeviden olacaktır.
Mektubat, 411
Dinde
Ayrılık Olmamalı
İşari
manada ayet mealleri:
43/65- Sonra, içlerinden
birtakım fırkalar ihtilafa düştü. Artık,
acı bir günün azabından vay o zulmetmiş
olanlara.
23/53- Ancak onlar, işlerini
kendi aralarında (farklı) kitaplar halinde
böldüler; her bir grup, kendi ellerinde
olanla yetinip sevinmektedir.
3/85- Kim İslam'dan başka
bir din ararsa asla ondan kabul edilmez.
O, ahirette de kayba uğrayanlardandır.
15/91- Ki onlar Kur'anı
parça parça kıldılar.
2/176- Bu, Allah'ın Kitabı
şüphesiz hak olarak indirmesindendir.
Kitap konusunda anlaşmazlığa düşenler
ise uzak bir ayrılık içindedirler.
Mehdi devrinde Kur’an-ı Kerim'e gereken önem
verilecektir. O devirde Kur’an ara sıra bakılan, ezbere
okunan bir kitap olmaktan kurtarılacak, hayatın her safhasını
düzenleyen en önemli başvuru kitabı olacaktır. "Mehdi dini,
peygamberin zamanındaki gibi tatbik edecektir" sözünün manası
budur.
Mehdi'nin Yakın Yardımcıları
Bu
vezirler ondan aşağı ve fakat beşten yukarı
olacaktır.
Kıyamet Alametleri,
Memleket
işlerinin ağırlıklarını onunla paylaşacaklar.
Dokuz kişiden ibaret olacaktır.
Kıyamet Alametleri, 187
Ebu Cafer
Muhammed b.Ali'den rivayet edildi:
Mehdi daha çıkmadan önce onun bir arkadaşı
ona tabi olan bazı insanlarla karşılaşacak
ve "Siz burada kaç kişisiniz?" diye soracaktır.
Onlar da "40 kişiyiz" cevabını verecekler
"Siz Mehdi'yi gördüğünüz zaman ne yapacaksınız?"
şeklinde tekrar soracak ve "O, dağların
başında kalsa biz de kalırız" cevabını
alacaktır. Bunun üzerine o kişi gidecek,
ertesi gece tekrar gelerek "Reislerinizden
10 kişiyi ayırınız" diyecek ve Mehdi de
onlarla buluşacaktır.
Ertah'tan
rivayet edildi ki:
...(mehdi'nin Süfyani ile savaşında en
büyük ordusu 100 (yüz) kişiden müteşekkildir.
Not: Bu iki rivayet, "Kitab-ül Burhan
Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman" adil
eserin Süleymaniye kütüphanesinde bulunan
nüshasında mevcuttur.
Bedir
savaşındaki askerler gibi 313 kişinin
kumandasını elinde tutarak etrafa meydan
okuyacak. Çünkü bu 313 kişi gece abid
gündüz kahraman niteliğini taşımaktadırlar.
Kıyamet Alametleri, 169
Muhammed
b. Hanefi (r.a.)'dan rivayet edildi ki:
...Bulutların semada toplandığı gibi,
Allah O'nun etrafina bir kavim toplar.
Onların kalblerini uzlaştırır. Onlar içlerinden
şehit düşene üzülmez, kendilerine katılana
da sevinmezler. Sayıları Bedir ashabı
(313) kadardır. Evvelkilerin onları geçmediği
gibi, sonrakiler de onlara yetişemezler
ve onların sayıları Talud ile nehri geçenler
kadardır.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il
Ahir Zaman, 57
Hz. Mehdi'ye
aralarinda kadınların da bulunduğu 314
kişi biat edecektir.
El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il
Muntazar, 25
Hz. Mehdi'nin (a.r.) ordusu;
talebelerinin hasları, hasların havası şeklinde farklı tabakalarla
olabilir. Belki de bu farklı rivayetler, muhtelif gelişme
safhalarındaki sayılara işaret etmektedir.
Hz. Mehdi'ye ilk anda biat
edenlerin bu kadar az sayıda (313) olması makul karşılanmalıdır.
Tarihin her döneminde hep böyle olmuştur. Nuh (a.s.) Musa
(a.s.) zamanında da böyleydi. İsa (a.s.)'a inananlar 12
kişiydi. Peygamber efendimize (s.a.v.) dahi ilk inananlar
çok az sayıda kimseydi. Bazı rivayetlerden öğrendiğimize
göre nübüvvetin ilk altı yılında ona inananlar sadece 40
kişiydi.
2/249-
Talut, orduyla birlikte ayrıldığında
dedi ki: "Doğrusu Allah sizi bir ırmakla
imtihan edecektir. Kim bundan içerse,
artık o benden değildir ve kim de -eliyle
bir avuç alanlar hariç- onu tadmazsa
bendendir. Küçük bir kısmı hariç (hepsi
sudan) içti. O, kendisiyle beraber iman
edenlerle (ırmaği) geçince onlar (geride
kalanlar): "Bugün bizim Calut'a ve ordusuna
karşı (koyacak) gücümüz yok" dediler.
(O zaman) Muhakkak Allah'a kavuşacaklarını
umanlar (şöyle) dediler: “Nice az bir
topluluk, daha çok olan bir topluluğa
Allah’ın izniyle galip gelmiştir; Allah
sabredenlerle beraberdir.”
11/40-
Sonunda emrimiz geldiğinde ve tandır
feveran ettiği zaman, dedik ki: "Her
birinden ikişer çift (hayvan) ile aleyhlerinde
söz geçmis olanlar dışında, aileni ve
iman edenleri ona yükle." Zaten onunla
birlikte çok azından başkası iman etmemişti.
26/53-
Bunun üzerine Firavun şehirlere (asker)
toplayıcılar gönderdi.
26/54- "Gerçek şu ki
bunlar azınlık olan bir topluluktur;"
10/83-
Sonunda Musa'ya kendi kavminin bir zürriyetinden
(gençlerinden) başka -Firavun ve önde
gelen çevresinin kendilerini belalara
çarptırmaları korkusuyla- iman eden
olmadı. Çünkü Firavun, gerçekten yeryüzünde
büyüklenen bir zorba ve gerçekten ölçüyü
taşıranlardandı.
Kıyamete Kadar
Mücadele Edecek Olan Cemaat
Hz.Muaviye’den
(r.a.)rivayet edilmiştir.
Kıyamet kopmaz, ümmetimden bir taife
herkes üzerinde hakim olmadıkça. Onlar
kendilerini terk edenlerin terk etmesine
aldırmazlar ve kendilerine yardım
edene de aldırmazlar.
Ramuz El-Ehadis, 472 (Hanbel’in
Müsned'i - Buhari -Müslim)
Hz.
Muaviye b. Kirra (r.a) dan rivayet
edilmiştir:
Ümmetimden bir taife kıyamet koyuncaya
kadar yardım görmekte devam eder.
Kendilerini terk edenlerin ayrılmaları
da onlara bir zarar vermez.
Ramuz El-Ehadis, 472 (Hakim’in Müstedrek’i)
Ümmetimden
bir cemaat devamlı olarak Allah’ın
emri üzerine düşmanla kahredercesine
savaşacak muhalifleri kendilerine
hiçbir zaman veremeyecek. Bu (hal
kıyamete kadar böyle devam edecek.)
Kıyamet Alametleri, 286
Yukarıdaki hadis-i şerifte ümmetten bir taifenin
kıyamet kopuncaya kadar hak üzere mücadele edeceği bildiriliyor.
Başka hadis-i şeriflerden de biliyoruz ki kıyamet kopmasından
bir süre önce müminlerin ruhu kabzedilecek ve kıyamet
kafirlerin üzerine kopacaktır. O halde burada kıyamet
kopmasından kastedilen başkadır. Bu konuda diğer bir rivayet
bu hususu açıklığa kavuşturuyor.
Hz.Muaviye
b. Curre’den (r.a.) rivayet edilmiştir:
…Deccal’la savaş oluncaya kadar ümmetimden
bir taifenin “hak üzere” galip olması
devam edecektir.
Ramuz Em-Ahadis, 65 (Ibni Asakir Tarihi
-Ebu Muaym)
Görüldüğü gibi kıyamet kopmasından
kastedilen “Deccal’le savaşın başlaması” anlamıdır. Bir
başka hadis-i şerif de bu mübarek taifenin Deccal’le mücadele
edecek olan mehdi ve yardımcıları olduğunu haber veriyor.
Ahmet,
Müslim, İbni Cüreyr ve İbni Hibban,
Cabir b. Abdullah(r.a.) tahric ettiler:
Kıyamete (Deccal ile savaşa) kadar
benim ümmetimden bir grub hak üzere
galip olarak çarpışacaktır. Ve İsa
b. Meryem gökten nüzul ettiğinde onların
emiri (Mehdi) kendisine, “Gel bize
namazı kıldır” der. Ancak O su ümmete
Allah’ın bir ikramı olarak “Sizin
biriniz, diğerlerinize emridir” cevabını
verir.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il
Ahir Zaman 80
Hz.İmran’dan
(r.a.) rivayet edilmiştir:
Ümmetimden bir taife, kendilerine
düşmanlık edenlere galib oldukları
halde Hak üzerine mücadelede devam
ederler. Hatta onların sonuncusu mesih
deccal ile harp eder.
Ramuz El-Ahadis, 472 (Hanbel’in Müsned’i
-Ebu Davud-Tabarani -Hakim)
Mehdi'nin
Yeryüzünde Kalış Süresi
İbni
Ebil Caad da, “Mehdi 21 veya 22 yıl
kaldıktan sonra, gelecek olan kimselerin
sonuncusu, salih bir kişi olacak ve
9 yıl adil bir şekilde hükmedecektir.
El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il
Muntazar, 28
Naim
bin Hammad, Bakayye bin Velid’den
tahric etti:
Mehdi’nin hayatı 30 senedir.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il
Ahir Zaman, 83
Ebu
Said El-Hudri (r.a.)den rivayet edilmiştir:
Ümmetimde Mehdi vardır, çıkacak ve
5 veya 7 veya 8 (şüphe eden, ravilerden
Zeyd’dir) yaşayacaktır. Ebu Said diyor
ki: “Bu müddet nedir? Diye sorduk
ve Rasul-u Ekrem “senedir!” buyurdu.
Sünen-i Tirmizi , 4/93
Ramiz El –Ahadis, 508 (Hanbel’in Müsned’i)
Ebu
Said El-Hudri (r.a.)dan, Resulullah
(s.a.v.) şöyle buyurdu:
Mehdi bendendir…yedi sene hükmeder…
Süneni-i Ebu Davud, 5/93
…O
zat yeryüzünde 7 sene kalır, sonra
vefat eder ve Müslümanlar onun üzerine
namaz kılarlar.
Sünen-i Ebu Davud, 5/95
Naim
bin Hammad, Hz. Al’den tahric etti:
Mehdi insanların işlerini 30 ile 40
yıl üzerine alacaktır.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il
Ahir Zaman, 83
El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il
Muntazar, 50
Ebu
Ya’la, Ebu Hureyre’den tahric etti.
Dedi ki, dostum Ebu kasım (s.a.v.)
buna şöyle buyurdu:
Ehli beytimden birisi çıkıp insanları
Hakk’a dönene kadar mücadele etmedikçe
kıyamet kopmaz. Ben dedim, “Onun hükmü
ne kadar devam eder?” Buyurdu: 5 ve
2
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il
Ahir Zaman, 82
Bir
önce geçen, şu hadis-i şerif Katade’den
rivayet olundu. Katade (Mehdi’in yeryüzünde
kalış müddesi) 7 senedir, dedi.
Ebu Davud şöyle dedi: Hisam’dan rivayet
eden ravilerden Muaz’dan başkaları
9 senedir, dedi.
Sünen-i Ebu Davud, 5/95
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il
Ahir Zaman, 9
(Ramuz-El Ahadis 346 ‘Tabarani’nin
Kebir’i - Ibni Adiy El Kamil)
Yukarıda Hz. Mehdi’nin (a.r.) yeryüzünde kalış, görev
ve hüküm süreleri ile ilgili çeşitli rivayetler nakledildi.
Dikkat edilirse bu rivayetlerde geçen 5, 7, 8, 9, 20-21,
30, 40 senelerinin ifade ettiği manalar net ve açık bir
şekilde belirtilmemiştir. Hadis tasnifçileri, farkettikleri
bu eksikliği gidermek için, ya çeşitli açıklamalar yapmışlar
ya da tevil cihetine gitmeyi uygun görmüşlerdir.
…7
sene ile tahdid edilme, bütün ülkelere
tam manasıyla yedi sene hakim olması
itibariyledir. 9 sene ile tahdid edilmesi,
Kostantiniyeyi fethetme müddedi itibariyledir.
19 yıl ile tahdidi, Süfyani ile savaş
yapması onu öldürüp hakim olması ve
bütün insanların emrinin altına girmesi
itibariyledir…
Kıyamet Alametleri, 184
7
sene dünyaya malik olacaktır. Meşhur
pek çok rivayete göre böyledir, ancak
buna muhalif başka nakiller gelmiştir.
Bunlara göre, bu süre bazılarında
19 sene ve birkaç ay, 20 sene, bazılarında
40 sene, 24 sene, 30 sene şeklindedir.
Bir nakilde de onun hilafeti sırasında
9 sene ehli Rum’la barış içinde kalacağı
belirtilmektedir. Kanaatimce, bu rivayetlerin
hepsinin de sahih olması mümkündür.
Şöyleki, onun dünyada kalışı 40 sene
olur, herkesçe zuhuru ve kuvveti 7
sene olur, bu zuhur ve kuvvet, başlangıç
ve sonuç itibariyle 20 sene sürebilir.
El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il
Muntazar, 22
Yukarıda
anlattığımız, Mehdi’nin 7 veya 9 senelik
hilafeti, İsa(a.s)’ın zamanında olması
ihtimaline peygemberimizin şu
mübarek sözü aykırı düşmez: “Başlangıçta
ben, ortasında Mehdi, sonunda İsa’nın
içlerinde bulunacağı bir ümmet asla
helak olmayacaktır..” Çünkü İsa (a.s.)’dan
30 küsur sene evvel inecektir. Nitekim
Mehdi’nin 40 yıl kalacağına, İsa’nın
(a.s.) ise 45 yıl kalacağına dair
hadisler varit olmuştur. Biz bundan
anlıyoruz ki, her ikisinin bir arada
kalması 7 veya 9 senelik bir müddet
almış oluyor. Meteakip seneler ise
ayrılık süresidir.
Kıyamet Alametleri, 191