
Sonuç
Hz. İsa(as)'In Kutlu Dönemi
Kitap boyunca Hz. İsa'nın yeryüzüne
ikinci kez geleceğini ve bu gelişin yakın olduğunun alametlerini,
Kuran ayetleri, Peygamber Efendimiz (sav)'in hadis-i şerifleri,
İslam alimlerinin açıklamaları, ayrıca Tevrat ve İncil'den
çeşitli izahlarla detaylı olarak açıkladık.
Kuran ayetlerinde Hz. İsa'nın Allah Katına alınışı haber
verilmekte ve yeryüzüne ikinci kez gelişi çeşitli alametlerle
bizlere bildirilmektedir. Peygamber Efendimiz (sav)'in de
"...Vallahi muhakkak ve muhakkak Meryem oğlu İsa inecek, hem
adil bir hakem, adaletli bir hükümdar olarak inecek..." (Sahih-i
Müslim bi Şerhin-Nevevi, cilt 2, s.192) gibi birçok
hadisinde Hz. İsa'nın geldiğinde yapacakları ve o dönemin
özellikleri çeşitli örneklerle anlatılmaktadır. Bu açıklamalar
hiçbir şüpheye yer bırakmayacak kadar açık, detaylı ve içinde
bulunduğumuz dönemde yaşanan gelişmelerle uyumludur. Nitekim
asırlar boyunca İslam alimleri de eserlerinde Hz. İsa'nın
yeryüzüne ikinci kez gelişi ile ilgili çok önemli yorumlarda
bulunmuş, ahir zamanda nasıl bir ortam oluşacağını insanlara
aktarmışlardır. Tevrat ve İncil'de de Hz. İsa'nın yeryüzüne
gelişine dair çok açık izahlar bulunmaktadır. Tevrat'ta Mesih'in
yeryüzüne hakim olacağı "... göklerin Allah'ı
ebediyyen harap olmayacak bir krallık kuracak ve onun hakimiyeti
başka bir kavme bırakılamayacak" (Daniel, 2: 44) gibi
sözlerle, İncil'de ise "... Sizden göğe alınan bu İsa, göğe gittiğini
nasıl gördünüzse, aynı şekilde geri gelecektir." (Elçilerin
İşleri, 1: 11) şeklinde haber verilmektedir.
Allah'ın iman edenlere hidayet rehberi olarak gönderdiği
bu üç İlahi kitabın Hz. İsa'nın yeryüzüne ikinci kez gelişi
konusunda bu kadar uyumlu olmaları çok dikkat çekicidir. (Tevrat
ve İncil vahyedilmelerinin ardından tahrif edilmiş olmakla
birlikte, içlerinde Kuran ayetleri ile uyumlu birçok açıklama
bulunmaktadır. Bu açıklamaların ilk vahyedildikleri dönemden
kalma izahlar olmaları muhtemeldir. (En doğrusunu Allah bilir.)
İşte kitap boyunca detaylı olarak incelediğimiz tüm bu deliller
ve dünya üzerinde yaşanan gelişmeler dikkatle biraraya getirildiğinde
Hz. İsa'nın gelişine en fazla 15-20 sene kaldığı, belki de
Hz. İsa'nın gelmiş bile olabileceği ortaya çıkmaktadır. Bu,
yeryüzündeki tüm insanlar için çok büyük bir müjdedir, sevinç
ve şevk kaynağıdır.
Unutulmamalıdır ki, Hz. İsa, Allah'ın, doğumundan itibaren
mucizevi bir yaşamla nimette bulunduğu ve peygamberlik makamıyla
şereflendirdiği kutlu bir elçisidir. Allah bu mübarek peygamberin,
"dünyada ve ahirette 'seçkin, onurlu, saygındır' ve (Allah'a)
yakın kılınanlardan" (Al-i İmran Suresi, 45) olduğunu bildirerek
onu cennetle müjdelemiştir. İşte bu nedenle yeryüzüne ikinci
kez gelecek olan bu mübarek peygamberi, tüm insanlığın olabilecek
en güzel şekilde karşılaması gerekmektedir. İmkanları kısıtlı
olan bir kişi dahi, evine sıradan bir misafir geleceği zaman,
günler öncesinden hazırlık yapar, bu misafiri en temiz ve
en güzel şekilde ağırlamaya, ikramda kusur yapmamaya özen
gösterir. Oysa Hz. İsa tüm dünya insanları için, hiçbir misafirle
karşılaştırılmayacak kadar üstün özelliklere sahip, çok kıymetli
bir misafirdir. O nedenle de tüm insanlığın yakın zamanda
yeryüzünü şereflendirecek olan bu Ulu'l Azmpeygamberi en güzel
şekilde karşılaması gerekmektedir.
Hz. İsa'nın gelişi tüm insanlık
için çok büyük bir nimet, Allah'tan çok büyük bir lütuftur.
Bu kıymetli peygamberle karşılaşmak Rabbimiz'den çok büyük
bir nimettir. Hz. İsa geldiğinde masum, tertemiz ve nurlu
yüzüyle, hikmetli, akıllı ve isabetli konuşmalarıyla hemen
dikkati çekecek, dünya üzerindeki tüm insanlar hayatlarında
ilk kez en yüksek insani vasıflara sahip mübarek bir peygamber
göreceklerdir. Onun doğumu, hayatı, Allah Katına alınışı ve
yeryüzüne ikinci kez gelişi gibi, bu gelişten sonraki hayatı
da Allah'ın izniyle mucizelerle dolu olacaktır. Tüm insanlar
onun üstün ahlakına ve benzersiz aklına hayran olacaklardır.
Onun söylediği her söz, her hareket hikmetli, aldığı her karar
isabetli ve Allah'ın ilhamı ile olacaktır.
Tüm insanların, özellikle de İncil'e iman eden İseviler'in
ve Kuran ayetlerine iman eden Müslümanların Hz. İsa'nın gelişi
için heyecanla, şevkle ve çok büyük bir coşkuyla hazırlık
yapmaları gerekmektedir. Bu kişilerin içinde, Allah'ın cennetle
müjdelediği bu kıymetli peygamberin gelişi için hazırlık yapmayanlar
ise çok büyük bir hata içindedirler.
Çünkü gelişi İlahi kitaplarla ve elçilerin sözleriyle haber
verilmiş böylesine önemli bir misafiri karşılama konusunda
yapılacak gevşeklik ve tembellik çok büyük bir vicdansızlıktır.
Allah'ın ayetlerine iman eden, dünya üzerindeki gelişmeleri
ve ahir zamanın işaretlerini aklı ve vicdanıyla değerlendiren
hiçbir insan bu mübarek misafire hazırlık yapmadan bekleyemez.
Ya da "Hz. İsa'nın yeryüzüne ikinci kez geleceğine iman ediyorum"
dedikten sonra, "ama şimdi hazırlık yapmayayım, daha sonra
telafi ederim" şeklinde bir düşünce içine de giremez. Hangi
vicdan sahibi, samimi Hıristiyan o müjdeli dönem geldiğinde
"Biz Hz. İsa'yı bekliyorduk, ama bunun için hazırlık yapmayı
gerekli görmedik" şeklinde bir açıklamada bulunabilecektir?
Eğer bu kişiler hala bir hazırlık içinde olmamalarını, 15-20
yılı uzun bir zaman gibi görmeleriyle açıklıyorlarsa bu çok
yanlış bir düşüncedir. Çünkü onlar da 15-20 yılın, 15-20 gün
gibi hızla geçip gideceğini görecek, Hz. İsa'nın gelişine
kayıtsız kaldıkları için çok büyük bir pişmanlık yaşayacaklardır.
Hiç kimse unutmamalıdır ki, 1970'li yıllarda yaşayan insanlar
da 1980'leri 90'ları çok uzak görmekteydiler. Ama zaman hızla
akıp geçti ve 2000'li yıllar bir anda geldi. Aynı bu şekilde,
Hz. İsa ile karşılaşacağımız gün de Allah'ın izniyle çok hızla
gelecektir.Hz. İsa gelmeden önce yapılması gereken hazırlığın
nasıl olması gerektiğini hem Kuran ayetlerinden, hem Peygamber
Efendimiz (sav)'in hadislerinden, hem de Bediüzzaman Said
Nursi gibi büyük İslam alimlerinin hikmetli yorumlarından
anlamaktayız. Bu hazırlığın en önemli aşaması ise yeryüzündeki
din karşıtı sistemlerle yapılacak olan fikri mücadeledir.
Bediüzzaman'ın da dikkat çektiği
gibi tüm iman sahipleri Darwinizm ve materyalizm gibi insanları
din ahlakından uzaklaştıran ateist ideolojilerle fikri mücadelede
ittifak etmeli; bu gibi akımların dünya üzerinden silinmelerinde
birlik olmalıdırlar. Bunun için tüm imkanlarıyla Hz. İsa'nın
dinsizlikle yapacağı mücadele öncesinde dünya çapında büyük
bir hazırlık yapmalıdırlar. Nitekim hadislerde bildirildiği
gibi Hz. İsa geldiğinde söz konusu dinsiz akımlarla mücadele
edecektir. Bediüzzaman Said Nursi'nin de bir sözünde belirttiği
gibi elinde "semavi kılıç" ile yani Allah'ın vahyi ile hareket
edecek, bu sayede her kararı isabetli olacak ve tüm dinsiz
sistemleri ortadan kaldıracaktır. (Mektubat, s. 6)
Hiç unutmamak gerekir ki, Hz. İsa'nın gelişi dünyanın sadece
belli bölgelerini etkileyecek bir olay değildir. Onun gelişi
tüm dünyayı etkileyecek güçte, mucizevi ve metafizik bir olaydır.
Bu kutlu peygamberin gelişiyle dünya çapında sosyal ve siyasi
alanlarda köklü değişikler olacak, tüm dünya Hz. İsa'nın etrafında
toplanıp birleşecektir. İşte bu nedenle tüm Hıristiyanların
ve Müslümanların bir an önce harekete geçmeleri ve birlik
içinde Hz. İsa'yı en güzel şekilde karşılamak için ellerindeki
tüm imkanları seferber etmeleri gerekmektedir. Tek bir Allah'a
iman eden, O'nun beğenisini kazanmaya çalışan, O'na tam bir
teslimiyetle teslim olmuş, O'na yürekten bağlı, O'nu yücelten,
temelde aynı değerleri savunan Hıristiyan ve Müslümanların
ortak hareket etmeleri en doğrusudur. Hem Hıristiyanların
hem de Müslümanların birbirlerine hoşgörüyle, sevgiyle, anlayışla,
barışla yaklaşmaları gerektiği açıktır. Asırlardır süren çekişmelere,
önyargılara, yanlış anlamalara artık bir son verilmelidir.
Çünkü kaybedilecek zaman yoktur.
Hz. İsa'yı Nasıl Tanıyabiliriz?
Samimi iman sahiplerinin Hz. İsa'yı tanıması son derece kolay
olacaktır. Daha önce de belirttiğimiz gibi İsa Peygamber,
alametlerinden hemen tanınacaktır. Sahip olduğu üstün akıl
ve hikmetle diğer insanlardan ayrılacaktır. Tanınmak için
hiçbir ispata gerek duymadan tanınabilecektir. Kısacası Hz.
İsa yaptığı işlerle kendisini tanıtacaktır. İnkarcı sistemleri,
din ahlakından uzaklaştıran ideolojileri fikri bir mücadele
ile yenecektir. Vahiyle hareket eden bir peygamber olduğu
için, kolaylıkla insanları din ahlakından uzaklaştırmak isteyen
kişilerin sistemlerini etkisiz hale getirecek, kurulan düzenleri
bozacak, tuzaklarını geçersiz kılacaktır.
Ayrıca yeryüzüne ilk gelişinde olduğu gibi ikinci kez gelişinde
de Allah'ın izniyle pek çok mucizesi olacaktır. Tüm insanlara
Allah'ın dininin hak olduğunu gösterecek, üstün gelecek olanların
her zaman için Allah'ın taraftarları olduğunu kanıtlayacaktır.
Rabbimiz'in "Kim Allah'ı, Resûlü'nü ve
iman edenleri dost (veli) edinirse, hiç şüphe yok, galip gelecek
olanlar, Allah'ın taraftarlarıdır." (Maide Suresi, 56)
ayetinin tecelli etmesine vesile olacaktır.
Ayrıca Hz. İsa, yeryüzünde hiçbir akrabası ve tanıyanı olmamasıyla
tanınacaktır. Onu, mesih olduğunu iddia eden sahte kişilerden
ayıran en önemli farklılıklardan biri dünya üzerinde annesi,
babası, herhangi bir akrabası, arkadaşı, tanıyanı olmaması
olacaktır.
Kitabın önceki bölümlerinde de açıkladığımız gibi Hz. İsa
Allah'ın "Ol" emriyle babasız olarak dünyaya gelmiştir. Allah,
Hz. İsa'nın bu durumunu Kuran'da Hz. Adem'in yaratılışına
benzetmekte ve şöyle buyurmaktadır:
Şüphesiz, Allah Katında İsa'nın durumu Adem'in
durumu gibidir. Onu topraktan yarattı, sonra ona "ol" demesiyle
o da hemen oluverdi. (Al-i İmran Suresi, 59)
Ayette de belirtildiği gibi Allah Hz. Adem'e "Ol" demiştir
ve Hz. Adem yaratılmıştır. İşte Hz. İsa'nın ilk yaratılışı
da Allah'ın "Ol" demesiyle gerçekleşmiştir. Hz. Adem'in anne
ve babası yoktur, Hz. İsa'nın ilk dünyaya gelişinde ise sadece
annesi Hz. Meryem vardır; fakat yeryüzüne yeniden geleceği
ikinci seferde onun annesi de hayatta olmayacaktır. Aradan
yüzyıllar geçtikten sonra bilinen hiçbir akrabası olmadan
yeryüzünde bulunacaktır.
Kuşkusuz bu sayede Hz. İsa'nın yeryüzüne yeniden gelişinde,
onun Hz. İsa olduğundan şüphe edilebilecek bir durum oluşmayacaktır.
Bu yüzden Hz. İsa'yı sahte mesihlik iddiasında bulunan kimselerden
ayırmak son derece kolay olacaktır. Çünkü tüm çocukluğu insanlar
arasında geçmiş, çok sayıda çocukluk resmine sahip, kendisini
küçüklüğünden itibaren tanıyan sayısız kişiye sahip bir insanın
Hz. İsa olduğunu iddia etmesi son derece mantıksızdır.
Altınçağ Müjdesi
Peygamberimiz (sav)'den aktarılan pek çok hadiste, yeryüzünde
İslam ahlakının hakim olacağı bir dönemin yaşanacağına dikkat
çekilmektedir. İşte bu dönem Hz. İsa'nın ve Mehdi'nin yeryüzünde
bulunacağı, Kuran ahlakının hakim olacağı dönemdir. "Altınçağ"
ismiyle de bilinen bu dönem, hadislerden de anlaşılacağı üzere
"Asr-ı Saadet" benzeri bir devir olacaktır. Peygamberimiz
(sav)'in bu devri tasvir ederken cennet benzeri özelliklerle
anlatması sebebiyle bu devreye "Altınçağ" ismi verilmiştir.
Kitabın önceki bölümlerinde ahir zamanın ilk devresinde insanların
yaşayacağı sıkıntı ve zorlukları detaylı olarak anlattık.
Hz. İsa'nın gelişinin de alametleri olan bu olayların hemen
ardından insanları Altınçağ gibi benzersiz bir dönem beklemektedir.
Bu, insanlar için büyük bir müjdedir. Her çeşit ürün ve mal
bolluğu, emniyet, güven ve adaletin temini, huzur ve saadet,
her türlü teknolojik gelişmenin insanların rahatı, konforu,
neşesi ve huzuru için kullanılması, ihtiyaç içinde olan kimsenin
kalmaması, isteyene istediğinden sayılmadan, kat kat fazlasıyla
verilmesi, Altınçağ'ın belli başlı özelliklerindendir. Hadis-i
şeriflerde o dönemde "silahların susacağı"nın bildirilmesi,
bu devirde yeryüzünün barışla dolacağının da müjdesidir. Altınçağ'da,
önceden aralarında husumet olan halklar arasında çok büyük
bir kardeşlik yaşanacak, her türlü kavganın yerini barış,
dostluk ve sevgi alacaktır.
Teknolojik gelişmeler ahir zamanın bu devresinde doruğa ulaşacak,
insanlar teknolojinin bütün nimetlerinden alabildiğine faydalanacaklardır.
Tıpta, tarımda, iletişimde, sanayi teknolojisinde, ulaşımda
çok büyük gelişmeler yaşanacak, sürekli yeni buluşlar yapılacaktır.
Her yeni buluş bir başkasına öncülük edecek, gelişmeler çok
büyük bir hız kazanacaktır.
Sanatta çok büyük ilerlemeler kaydedilecek, birbirinden güzel
eserler ortaya çıkacak, Allah'a olan imanın insanlara verdiği
geniş ufuk ve derin düşünce, tüm sanat dallarına öncülük edecektir.
İnsanlar Altınçağ'da hayatlarından o kadar memnun olacaklardır
ki; bir hadisin ifadesine göre "zamanın nasıl geçtiğinin farkına
varmayacaklar, bu güzelliklerden daha fazla yararlanmak için
Allah'tan ömürlerinin uzatılmasını" isteyeceklerdir. Peygamber
Efendimiz'in bir diğer sözünde ahir zamandaki ortam şu şekilde
tarif edilir:
… Küçükler keşke ben büyük olsaydım, büyükler
de keşke ben küçük olsaydım diye temenni ederler... İyi insanların
iyiliği artar, kötülere karşı bile iyilik yapılır." (Kitab-ul
Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 17)
Hz. İsa'nın yeryüzünde bulunacağı Altınçağ ile ilgili Peygamberimiz
(sav)'in diğer müjdelerinden bazıları ise şöyledir:
Altınçağ'da görülmemiş bir bolluk olacaktır
Ümmetimin sonunda öyle bir devlet reisi olacak
ki avuç avuç mal ve para avuçlayacak ve bu malı adet olarak
ihata edip saymayacaktır. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman
Alametleri, s. 433)
Mehdi insanlara malı ve eşyayı dağıtırken, saymadan
bol bol verecektir. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il
Muntazar, s. 24)
… Yeryüzü içindeki hazineleri dışarıya
fırlatacaktır. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il
Muntazar, s. 45)
…Arz, içerisinde gizlediği bütün zenginliklerini,
altından ve gümüşten sütunlar halinde dışarı atacak. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret
ve Ahirzaman Alametleri, s. 464)
Meryem oğlu (İsa) iner ve Deccal'i etkisiz hale getirir. Ondan
sonra kırk yıl bol nimet içinde yaşarsınız. (Kitab-ul Burhan
Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 90)
Her tarafta yemek kazanları kaynayacak, misli
görülmemiş bir bolluk yaşanacak, mala rağbet olmayacak. (El-Kavlul
Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 66)
İsa (as)'ın zekatı terk etmesi de malın bolluğu
ve zekata muhtaç fakirin kalmaması sebebiyledir. (Sünen-i
İbn-i Mace, 10/339)
Kişi bir ölçek buğdayı alıp öküzsüz ve sapansız
ekecek, karşılığında yedi yüz ölçek buğday alacak. (İmam Suyuti,
Kıyamet Alametleri, Ölüm ve Diriliş, s. 184)
Artık o gün (öyle bolluk olur ki on ile kırk
kişi arasında) bir cemaat bir tek nar meyvesinden ye(yip doya)rlar
ve o nar kabuğunun çanağı ile de gölgelenirler. Sütlere de
Allah Teala tarafından o derece bereket ihsan edilir ki bir
tek sağmal devenin sütü büyük bir insan topluluğuna muhakkak
kafi gelir. Bir sağmal sığırın sütü insanlardan bir kabileye
muhakkak yeterli gelir. Bir sağmal koyunun sütü akrabalardan
meydana gelen bir soy topluluğuna muhakkak kafi gelir. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret,
s. 493)
Hayat pahalılığı ve darlık yılları bitecektir
... Mal da o kadar çoğalacaktır ki, hiçbir
kimse mal kabul etmeyecektir. (Sünen-i İbn-i Mace, 10/340)
…Öyle bir zaman gelecek ki o zamanda kişi
(ayırdığı) altın sadakasıyla (taraf taraf) dolaşacak da sonra
elinden sadakasını alacak hiçbir (fakir) kimse bulamayacak.
(Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 462)
… O zaman ümmetim nimetlenecek, hayvanlar
bolluk içinde ve arzın nebatatı çok fazla olacak… (El-Kavlu'l
Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 26)
… Muhakkak ki o zamanda mal çoğalıp su
gibi akacak da, onu hiçbir kimse (tenezzül edip) kabul etmeyecektir.
(Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 464)
Yeryüzü barışla dolacak, kargaşa ve sıkıntılar
kalkacaktır
Kap su ile dolduğu gibi yeryüzü barışla dolacaktır.
Hiçbir kimse arasında bir düşmanlık kalmayacaktır. Ve bütün
düşmanlıklar, boğuşmalar, hasetleşmeler muhakkak kaybolup
gidecektir. (Sahih-i Müslim, 1/136)
Savaş (erbabı) da ağırlıklarını (silah ve malzemelerini)
bıracak. (Sünen-i İbn-i Mace, 10/334)
Harp (erbabı) ağırlıklarını (yani silah ve saireyi)
bırakır. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s.
496)
Düşmanlık, küsüşme ve kıskançlık
ortadan kalkacaktır. (Ebu Hureyre r.a, Büyük Hadis Külliyatı,
Rudani, 5. cilt, s. 379)
İslam'dan başka (hiçbir dini) kabul etmeyecek...
Din muttehid olacak... Allah'tan başka hiçbir kimseye ve hiçbir
şeye ibadet edilmeyecek... Zekat kabul edecek kimse bulunmayacağından
zekat ve sadakayı terk edecek... Zamanında hazineler ve defineler
meydana çıkacak. Kıyamet yaklaştığını bildiği için, fazla
mal kazanmaya rağbet etmeyecek... İnsanlar arasında sebepleri
ortadan kalktığı için kin ve husumete yer vermeyecek...
Zehirli haşarat ve hayvanlardan zehri bertaraf
edecek, çocuklar yılan ve akreplerle oynaşacak... Onların
çocuklara bir zararı dokunmayacak. Kurt koyunla otlayacak
da koyuna bir zararı dokunmayacak... Yeryüzü sulh ve selametle
dolacak, mücadele ve dövüşmek, harb ve saldırılar ortadan
kalkacak... yeryüzü nebatatını aynı Adem (as) zamanında olduğu
gibi bitirecek. Bir salkım üzümle bir güruh insan doyacak.
Atlar serbest bırakılacak, öküzlere lüzum görülmeyecek...
Çünkü yeryüzü kendi kendine ekilecek... (Kıyamet Alametleri,
s. 242-243)
İsa (as) ümmetim içinde, adil bir hakem, tam
adaletli bir imam -hükümdar- olarak bulunur. (Hıristiyanların)
haçını kırar (haça tapınmayı kaldıracak), domuzu öldürür (domuz eti yemenin haram olduğunu bildirecek), cizye vergisini kaldırır, sadakayı
terk eder de ne koyuna ne de deveye karşı itibar edilmez.
Bütün düşmanlıklar, buğuzlaşmalar zail olur kalkar... Yeryüzü
gümüş tabak gibi olur ve Hazreti Adem zamanındaki gibi (bol)
bitkilerini bitirir... (Ölüm-Kıyamet-Ahiret, s. 496)
Sonra İsa, ümmetimin içinde adaletle hükmedecek;
haçı kıracak (haça tapınmayı kaldıracak), domuzu öldürecek (domuz eti yemenin haram olduğunu bildirecek), cizyeyi kaldıracak, zekatı
bırakacak. Ne koyuna ve ne de deveye zekat memuru gönderilmeyecek.
İnsanlar arasındaki düşmanlıklar ve kin kalkacak. Akrep ve
yılanların zehirleri olmayacak, hatta bir çocuk eliyle yılanla
oynayacak da yılan onu sokmayacak. Kız çocuğu arslanı kaçırmaya
zorlayacak da arslan ona ilişmeyecek. Kurt, koyunlar arasında
sanki bir çoban köpeği imiş gibi bekleyip duracak. Kabın su
ile dolduğu gibi yeryüzü din birliği ile dolacak. Allah'tan
başka kimseye tapılmayacak. Harp, kavga namına hiçbir şey
kalmayacak. Kureyş kabilesinden hükümdarlığı alınacak. Yeryüzü
gümüş sofrası gibi olacak. Bitkisini Adem'in zamanındaki gibi
bitirecek. Bir salkım üzümle bir nefer doyacak. Bir grup insan
tek narla doyacak. Bir öküzün fiyatı şu kadar olacak, birkaç
dirhemle bir at satın alınacak." Denildi ki: "Ey Allah'ın
Resulü! Neden at o kadar ucuz olacak?" "Harp olmayacağı için
ona pek lüzum kalmayacak." "Neden öküz o kadar pahalı olacak?
" "Yeryüzünün tamamı ekileceği için o, çok gerekli olacak.
(Ibn Mace benzerini Ebu Ümame'den nakletti, Büyük Hadis Külliyatı,
Rudani, 5. cilt, s. 370-371-372)
Sonra kırk sene ömür sürecek. Onun zamanında
kimse ölmeyecek. Kişi, koyun ve hayvanlarına (haydi gidin,
otlayın) diyecek; onlar gidecekler, ekinin ortasından geçtikleri
halde bir başak bile ağızlarına almayacaklar. Yılan ve akrepler
kimseye eza etmeyecekler. Yırtıcı hayvanlar kapılarının önünde
duracak da kimseye zararları dokunmayacak. (İmam Suyuti, Kıyamet
Alametleri, Ölüm ve Diriliş, s. 184) İsa zamanında Deccal
helak olacak. Yeryüzüne güven gelecek. Öyle ki arslanlar develerle,
kaplanlar sığırlarla, kurtlar koyunlarla birlikte yayılacak.
Çocuklar yılanlarla oynayacak ve yılanlar çocuklara zarar
vermeyecek. (Risaletül Meşreb elverdi fi mezhebil Mehdi)
Hz. İsa
yeni bir din getirmeyecektir
Kırk (40) yıl Allah'ın kitabı ve benim sünnetimle
hükmeder, vefat eder. (Kitab-ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il
Ahir Zaman, s. 92)
Hz. İsa Ümmeti Muhammed'e peygamber olarak değil;
Şeriat-ı Muhammediyyeyi tatbik etmek için gelecektir, demektedir.
(El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 68)
Hz. İsa (as) inecek ve Resulullah Efendimiz (sav)'in
şeriatına tabi olacaktır. (Mektubat-ı Rabbani, 2/1309)
Hazreti Muhammed (sav)'in şeriatı üzerine hüküm
verecek, kendisi Peygamber olduğu halde Peygambere tabi olacak
ve Muhammed (sav)'in ümmetinden olacak. Peygamberin ümmeti
ve sahabisi olacak… Öyleyse o, sahabelerin en efdali
olacak… (Kıyamet Alametleri, s. 243)
Onunla (İsa ile) benim aramda hiçbir peygamber
yoktur. O şüphesiz inecektir. Onu gördüğünüz zaman tanıyın!
O, orta boylu, beyaza çalar kırmızı renktedir. Sarıya boyalı
iki elbise içinde olacak. Yağmur yağmasa da saçından su damlayacaktır.
İnsanlarla İslam için savaşacaktır. Mesihu'd-Deccal'i etkisiz hale getirecek,
sonra yeryüzünde tam kırk sene kalacak. Sonra ölecek ve namazını
Müslümanlar kılacaklardır. (Buhari, Müslim, Ebu Davud ve Tırmizi,
Büyük Hadis Külliyatı, Rudani, 5.cilt, s.380)
|